Yazan: Yeşim Engindeniz
Kadınlar iş yaşamına katıldıklarından beridir pek çok zorluk onları bekledi. Onlar ise hiç yılmadan her zaman biz de varız dediler. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün nasıl oluşturulduğunu pek çoğumuz biliyoruz. Bu anlamlı gün yine ilk kez iki kız kardeş tarafından gerçekleştirildi. 8 Mart’a anlam yüklenmesinde birkaç olaydan söz edilir. En çok bilinen ise Amerika’daki tekstil fabrikasında grevci işçilere polis müdahalesi sonucunda 120 kadın işçinin ölmesidir.
Kadın olarak bu kadar ayrımcılığa neden tabii olduğumuzu anlamakta hep zorlandım. Önce insan diyebilseydik belki de bugün hala mücadele ediyor olmazdık.
Bu arada ben fizik güçten ziyade beyin gücü olarak bakıyorum olaya. İş bölümü, paylaşmak, yardımlaşmak kimin gücü neye yetiyorsa o yapar ve sulh içinde halledilir. Biz kadınların bugün maruz kaldığı aslında psikolojik bir çekişme. Bu konu uzmanlık alanıma girmediği için sadece kendi düşüncelerimi ve içimden gelenleri yazdım. Her şeyi basit olarak düşünsek belki de bu kadar kaos da olmazdı dünyada. Neyse bu işi uzmanlarına bırakarak ben kendi alanıma giren yerden kadınlara bir şeyler söylemek istiyorum.
İş yaşamı günümüzde hayatın ayrılmaz bir parçası. İster plazalarda topuklu ayakkabıları ile dolaşsınlar, ister tarlada en zorlu işleri yapsınlar, ister yeni nesilleri yetiştiren akademisyenler olsunlar. Kadınlar her yerde var ve olacak.
Benim koçluk hizmetlerim içinde bir başlık var ki bunu ilk yazmaya başladığımda değişik yorumlar aldım. Bu başlık; “Emekli Koçu”.
Coğrafyamızda iş hayatının zorlu sürecini bizzat kendim de yaşamış biri olarak kulağa nasıl geldiğini tahmin edebiliyorum. “Hem emekli olacağım hem koçla çalışacağım. Hangi parayla?” der gibisiniz. Bu çok anlaşılır bir tepki. Çünkü yaşadığımız ülkede emeklilik eşittir gelir kaybı. Bu aslında dünyada da böyle. Evet emekli olan kişinin gelirinde azalma olur. Ancak ne var ki diğer gelişmiş ülkelerde çalışma süresi boyunca bireyler bize nazaran çok daha insani şartlarla yaşamlarını sürdürüyor. Dolayısı ile emeklilik birikimlerini yapabiliyor ve çalışma hayatından ayrıldıklarında da daha refah içinde olabiliyorlar.
Ülkemizdeki duruma bakacak olursak, bir kadının iş hayatında olabilmesi ayrı bir mesele. Anne olmak, evli olmak hep engellerle karşılaşmak demek. Kadına, bu manada “gözden çıkarılabilir eleman” gözü ile bakılıyor. Nitekim öyle de oluyor. Ben de mağdur rolünü almak istersem buna iyi bir örnek olabilirim. Doğum sonrası işime son verildi. O zamanlar için korkunç görülen bu durum sonrasında bana fırsat olarak geri döndü. Sektör değiştirdim ve becerilerime, deneyimlerime yeni eğitimler ekleyerek bambaşka bir alanda çalışır oldum. Elbette, iyi ki beni işten çıkarmışlar demedim, demeyeceğim. Ama bir taraftan da gelişimime fayda sağladılar, farkında olmadan.
Şimdi gelelim emekli koçluğuna. Böyle bir hizmeti almak için elbette araştırma yapabilirsiniz. Bunu araştırabilmek için ben de sizlere biraz yardımcı olmak biraz da sorular sormak istiyorum.
Öncelikle emekli olmak, yaşamdan emeklilik değildir. Sadece profesyonel yaşamdan emekli olunur. Dilimizde sık kullandığımız emekli olup o sahil kasabasına gitmek de o kadar kolay değil günümüzde. Ayrıca inzivaya çekilmek için bir nedeniniz de yoksa.
O güne kadar severek ya da mecburiyetten yaptığınız işinizden ayrılırsınız. Artık işte geçen en az sekiz saatiniz tamamen size aittir. Bunu nasıl kullandığınız ise yetkinlik, beceri, moral ve beden sağlığınıza kalmıştır.
Emekli koçu, o dönemi nasıl ve kimlerle geçirmek istediğinize karar vermede size yardımcı olabilir. Hemen belirtmekte fayda buluyorum ki, emekli olduktan sonra değil emeklilik zamanınız yaklaştığında bir koç ile çalışmanız fayda getirecektir. Şimdi emekliyseniz de dert etmeyin, hiçbir şey için geç kalmış değilsiniz. Yeni kararları ne zaman alıyorsak o an bizim için değerlidir. Öncesine takılmadan ileri bakarak yürüyebilmek her zaman en iyi seçenektir.
Emeklilik dönemini nasıl geçirmek istediğiniz ne yapacağınızı da belirler. Genelleme yaparak üç kriter belirledim. Farklı seçenekler de olabilir.
- “Emekli olup gezeceğim.” Diyenler:
Bu bireyler genel olarak maddi kaygı taşımayan, bir kısmı çalışırken sırf bunun için birikim yapanlardır. Onların emeklilik kavramı gezmek, dünyayı, ülkesini tanımak, değişik kültürlerle tanışmak, arkadaşlıklar kurmak, şayet partneri de birlikteyse onunla yaşamın tadını çıkarmaktır. Artık varsa çocuklar büyümüştür. Tabir yerindeyse eteğinde kimse olmadığından tek başlarına ya da partnerleriyle doya doya yaşamak isterler.
Uzaktan bakıldığında çok cazip görülen, hatta ülkemiz dışında birçok yerde uygulanan emeklilik modelidir. Peki birey bunun için yeterince hazır mıdır? Hazırlık sadece para ise ona hazır olduğunu söyleyebiliriz. Diğer kriterler nelerdir? Sağlığı, moral gücü, olası yaşla gelişen rahatsızlıklar. Bunlar hakkında planlarında neler vardır.
- “Emekli olup başka iş yapacağım.” Diyenler:
Bu bireylerde iki olasılık söz konusu olabilir. Birincisi, sevmeden yaptığı bir işi vardır, bu işi maddi kazançlar için yapmıştır. Emekli olduğunda da hayalindeki işi yapacaktır. İkincisi, emekli olduğunda eline geçecek olan kazanç yetmeyeceği için başka bir işte çalışmayı düşünmektedir. Birinci seçenekteki durumda, o hayalindeki iş için yeterli enerjisi var mıdır ve sağlığı buna ne kadar müsaade etmektedir? İkinci seçenekteki durumda ise biraz daha moral bozucu olan “hiç mi rahatlık yok bana” fısıltısı.
- “Emekli olup kendime, sevdiklerime ve sevdiğim uğraşlara daha çok zaman ayıracağım.” Diyenler:
Bu bireyler emekliliğin sadece profesyonel yaşamdan ayrılmak olduğunu kabul etmişlerdir. Evet artık o mesleği yapmayacaktırlar. Ancak diyelim bir avukattınız emekli olmaya karar verdiniz. Adliye koridorlarında geçen neredeyse çeyrek yıldan fazla zamanı düşününce artık kendinize kalan en azından her gün 8 saatiniz var. Bu zaman aralığında hoşunuza giden bir eyleme katılabilir, sevdiklerinizi ziyaret edebilir, kısa seyahatlere çıkabilir ve hatta mesleki birikiminizle belki de mesleğinizden uzak kalmadan başka alanlarda çalışmalar yapabilirsiniz. Bunun getireceği doyumu düşünmek bile keyif verici.
Bazılarımız, emekliliğin mali yönlerine hazırlanırken birçok kişi bunun dışında kalan şeyler için net planlar yapmaz. Emeklilik büyük bir olaydır. Yaşamımızdaki az sayıda geçişlerden biridir. Mali konular yanında birçok duyguları da beraberinde getirir. İşe yaramazlık, can sıkıntısı, boşluk, ne yapacağını bilememe bunlardan birkaçıdır.
Şimdi size birkaç soru bırakarak bu döneme nasıl ve ne kadar hazır olduğunuzu kendinize sormanızı istiyorum.
- Sizin için neyin önemli olduğunu biliyor musunuz? Bu zamana kadar vaktinizin çoğunu iş yerinde geçirdiniz. O zaman artık tamamen size ait. Dolayısı ile onu nasıl geçirmek istiyorsanız onu yapın.
- Kişisel başarınızı artık kim ve nasıl ölçecek? Bugüne kadar hazırladığınız raporlar, topladığınız ürünler hep başkaları tarafından değerlendirildi. Maaşla, unvan ile, primle, teşekkürle değerlendirildiniz. Emeklilikte artık böyle bir ölçü yok. Artık ölçü, sizin ne yaparak ne elde ettiğinizin sizin tarafınızdan değerlendirilmesi. Kişisel başarınızı başka bir ölçüye ihtiyaç duymadan kendiniz belirleyeceksiniz. Bu başarı kavramı kişiden kişiye değişir. Belki hayalinizdeki işi yaparsınız, belki sevdiklerinizle daha farklı ilişkiler kurarsınız, belki de yeni şeyler öğrenirsiniz.
- Şu an emekli biri olarak bu yazıyı okuyorsanız; bir plan dahilinde mi yaşıyorsunuz? Evet bugün ülkemizde ve hatta dünyada plan yapmak çok da kolay görülmüyor. Ancak yaşamımız tek ve bize ait. Onu planlı yaşamayacaksak başka ne yapacağız. Bu arada plan derken belli takvime ya da saate bağlanmış katı planlardan bahsetmiyorum. Şu an muhtemelen size sunacağım iki seçenekten birine dahilsiniz. Birincisi, tüm gününü hayır işleri, seyahatler, eğlence, derslerle geçiren emekli. Bunlar yorucu hale gelene kadar oldukça eğlencelidir. Oradan oraya koşar ve akşam eve yorgun dönersiniz. İkincisi, dilediği saatte yatıp kalkan, dilediği zaman dışarı çıkan ve bir süre sonra da günlerin anlamsız geçtiğini söyleyip hala televizyon karşısında oturan emekli. İşte burada (daha önce spotify’da seslendirdiğim İKİGAİ kitabını dinlemenizi ya da okumanızı tavsiye ediyorum) sizi her gün hayata bağlayan uğraşınızın olması önem kazanıyor. O yataktan her gün işe gitmek için kalkma sebebiniz vardı. Şimdi sizi güne başlatan bir sebep bulmak nasıl olur? Emeklilikte yoğun ve yorucu değil, sağlıklı rutinler oluşturmak size iyi gelecek.
- Fiziksel sınırlamaları ne kadar kabul ediyorsunuz? Her birimiz sağlıklı bir emeklilik hayal ediyoruz elbette. Ancak bir taraftan da emekli olma yaşını düşündüğümüzde olası fiziksel değişimlere karşı ne düşünüyorsunuz? On sekiz- otuz yaşlarında olduğunuz zamanlardaki fiziksel gücünüzü hatırlayın. Sağlıklı bir emeklilik hayal ediyorsanız o vakit kısa yürüyüşler, imkan varsa yüzme, temiz havada buluşmalar, küçük egzersizler kaliteli ve aktif bir yaş alma sürecinin tedbirleridir.
- Sosyal çevreniz değişti mi değişecek mi? Emekli olduğunuzda bulunduğunuz şehirden ayrılma planınız var mı? Şimdi emeklisiniz ve artık başka bir yere çoktan mı yerleştiniz? Sosyal çevre tüm insanlar için bir ihtiyaç. Özellikle de yaş aldıkça sosyal hayatta kalmak beyin sağlığı için olmazsa olmazlardan. (Yine İKİGAİ de buna da değiniliyor.) yeni insanlarla tanışmaya açık mısınız? Bugüne kadar iş arkadaşlarınız ile iş dışında da buluşuyor vakit geçiriyordunuz. Şimdi ya onlar da emekli olup başka yerlere taşındı ya da hala çalışmaya devam ediyorlar. Dolayısıyla birlikte vakit geçirebileceğiniz zamanlar kısalmış olabilir. Tam da bu sebeple yeni insanlarla tanışmak emeklilikte bulunmaz kıymettedir.
- Son olarak yaşamınızda olası iniş ve çıkışlara ne kadar hazırsınız? Sürprizler olmadığı sürece nelerin inip nelerin çıkacağını az çok tahmin edebiliyoruz. Mali durumunuzda inme yaşarken, sağlık anlamında çıkış olabilir.
Tüm bunlar için bugün ne yapıyorsunuz?
Sağlıklı olmak için sizin için yeterli ve gerekli olan egzersizleri yapın, olabildiğince dikkatli beslenin, dostlarınızla bol vakit geçirip sosyal ortamlardan ayrılmayın. Elbette her birimizin zaman zaman yalnız kalmaya ihtiyacı olur ancak unutmayın ebedi yalnızlık beyninize iyi gelmiyor.