“Bana kulak verin! Bizler doğuştan gelen özel yeteneklere sahibiz. Sabrımız, acı eşiğimiz, içimizdeki güç çok büyük. Eğer istersek her şeyi yapabiliriz.”
Bize kendinizden bahseder misiniz? Nerede doğup büyüdünüz? Eğitim hayatınız nerede geçti?
Ben Kayseri’de doğdum ancak 2 yaşındayken Ankara’ya taşındık. 2 yaşımdan 17 yaşıma kadar Ankara’da kaldık daha sonra ailevi sebeplerden Kayseri’ye geri döndük. Lise son sınıfı Kayseri’de daha sonra üniversiteyi de Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde okudum. Beşinci sınıftan itibaren, okul hayatım boyunca sporcu kimliğim hep ağır bastı. Spor odaklı bir hayat istedim, Spor Bilimleri okudum doğal olarak. Okuldaki bölümüm antrenörlüktü. Zaten hayatım boyunca spor yaptım ve öğretmeye çalıştım. Beni en iyi anlatan bölümü seçtiğimi düşünüyordum ve gördüm ki doğru bir seçim yapmışım. Şu an yamaç paraşütü branşında olmam sizi aldatmasın. Okuldaki uzmanlık alanım bokstu. Geçmişte uzun yıllar boks yapıp müsabakalara katılmıştım. Boks antrenörlüğü okurken aynı zamanda pedagojik formasyon alarak beden eğitimi öğretmenliği belgem de oldu.

Mesleğinizden bahseder misiniz? Bu mesleğe ne zaman ve neden başlamak istediniz?
Yamaç paraşütü öğretmenliği denilince herkesin aklına gelen temel şeyler var. Sanki bu sporu yapanların yaşama ihtimali çok azmış gibi. Buna ne kızabilirsiniz ne de durumu anlamak istemeyen birine anlatabilirsiniz. Çünkü böyle düşünen insanlar ekstrem sporlardan biraz çekinir ve mantıklı bulmaz. Sanki normal hayatta yapılan her eylem mantıklıymış gibi(!) Aslında benim bu spora başlangıcım üniversite yıllarında oldu. Ben serbest paraşüt isterken karşıma yamaç paraşütü çıktı ve tesadüfi birkaç olay da yamaç paraşütünün büyülü dünyasına girmeme vesile oldu. İlk olarak bu sporu mesleğe çevirmem için çok büyük bir fedakârlık yapmam gerekti. Bir hayalimden vazgeçmeliydim. Bir hayata iki büyük hayali sığdırmaya çalışırsanız enerjiniz ikiye bölünür ve her ikisinde de başarısız olma ihtimaliniz artar. Tek hedef, tek odak, tek hayal… Uzun zaman düşündüm. Ve sonuç olarak şöyle bir karar aldım: Bir dağı tırmanıyorum ama arkasında daha büyük bir zirveye sahip başka bir dağ görüyorum. Çıktığım dağ, zirveye ulaştığımda beni mutlu edecek mi? Yoksa aklım hep o zirvesi daha yüksek olan dağ da mı olacak? Evet, aklım en yüksekte olacaktı ve karar verilmişti; okul hayatım boyunca bütün tatiller de yamaç paraşütü kurslarına gidilecekti. Böylece okul bitmeden de Türk Hava Kurumu’nda işe başladım.
Ne kadar zamandır bu işi yapıyorsunuz?
Bu işe 2014 yılında başladım.
Yamaç paraşütünü herkes yapabilir mi? Paraşüt eğitimini kimler alabiliyor kimler alamıyor?
Yamaç paraşütü ekstrem bir spordur. Bütün sporlar bir miktar soğukkanlılık ister. Fakat yamaç paraşütü daha fazla soğukkanlılık istiyor. Bazen, bazı durumlarda sakin kalabilmeli, kontrollü, hızlı ve mantıklı kararlar verebilmelisiniz. Çok panikleyen ve bu duygu durumu içerisinde mantıklı olmayı başaramayan insanlara önermiyoruz. Bununla beraber sağlıklı olmasına ve bununla ilgili rapor alabilmesine dikkat ediyoruz. Fizyolojik engelleri varsa bu sporu yapamayacağı anlamına gelir. Tabiî ki diğer bütün sporlarda olduğu gibi kalp rahatsızlıkları da eşit derecede engel. Kullanılan antidepresan tarzında ilaçlar kasları gevşeteceği ve refleksleri yavaşlatacağı için yine engel teşkil etmekte. Uzun lafın kısası havada başına gelebilecek olumsuzlukları en aza indirmek için fiziksel ve ruhsal tüm rahatsızlıklara dikkat edilmeli. Bunun dışında birçok yaş grubundan öğrencilerimiz oluyor. Bazı gruplarda 50 ve 17 yaşında olan sporcularımız yan yana eğitim alıyor.

İşinizin riskleri nelerdir?
Her işte olduğu gibi bizim işimizin de riskleri var ama ayağı yere basmayan bir branştaki riskleri görebilir herkes. Eğitimlerimiz güvenliği en üst seviye de tutacak şekilde verilir. Olası kazaları en aza indirir bu durum. Aslına bakarsanız eğitimlerimizde çok kötü sonuçlanan bir olay olmadı. Size bir örnekle durum açıklamaya çalışayım; bir bisikleti hiç bilmediğiniz bir öğrenciye verirken genelde dört tekerlekli verirsiniz. Bu bilmeyen biri için bir güvenlik önlemidir. Bisikletin yanında bulunan tekerler sürücünün hatalarını ve dengesizliklerini kapatmaya, kazayı önlemeye yöneliktir. Kullanıcı bu aşamada hızlı kullanamaz eğer bir hata yaparsa yanda bulunan tekerler bu hataya engel olur. Eğer çok büyük bir hata yapıp güvenlik tekerlerinin de devre dışı kalmasına sebep olursa o zaman düşebilir ve yaralanabilir. Yamaç paraşütü de böyledir. En sakin havalarda ve en yavaş paraşütlerle başar eğitim. Yamaç paraşütünde ki frenler olması gerektiğinden uzundur. Aslında paraşüt, bisikletin güvenlik tekerleri gibi yeni başlayanlara uygundur ve hataları kapatır. Çok büyük hatalar yapılacak olursa, sporcular eğitim sırasında aldıkları teorik derslerde öğretilen, acil durumlardan kurtulma yöntemlerini uygular. Zaten yeni öğrenen pilotlarımıza her zaman telsizle eşlik edilir. Bütün bunlar eşliğinde riskler her zaman en aza indirilir.
Her atlayışta heyecanınız aynı oluyor mu? Nasıl hisler yaşıyorsunuz?
Hiçbir uçuş ilkiyle aynı olmaz. Her zaman ilk sefer daha heyecanlıdır. Zaman geçtikçe bu heyecan azalır ama bitmez. Zaten heyecan bitiyor olsa insanın bu sporu yapmak için bir amacı kalmaz. Heyecanınız ve korkunuz yeterli miktarda vardır. Evet, yanlış duymadınız korkunuz da vardır. İnsanlar çoğunlukla bu sporlara korkulu gözlerle bakar ve bu sporu yapanların korkusuz olduğunu düşünür. Aslında bu sporları yapanları, yapmayanlardan ayıran şey korkusuzluk değildir. Cesarettir. Cesaret nedir sizce? Kişinin bir işe ya da bir olaya girişirken kendinde bulduğu güç ve güven diyebilir miyiz? Bütün olay budur. Diğer insanlar korktukları
şeylerden kaçarlar. Ve aslında korktuğumuz şeyler bizi kısıtlar özgürleşmemizi engeller. Bizler korktuğumuz şeylerin üzerine gidecek cesareti kendimizde buluruz. Korkarız ama bu korkunun bizi esir alıp köşeye sıkıştırmasına kısıtlamasına izin vermeyiz. Korkumuzu kontrol edebiliriz, bir miktar da bastırabiliriz. Özgürleşmek kavramı gökyüzünde olmaktan çok buradan gelir aslında. Bazı duyguların bizi esir almasına izin vermeyiz.
Mesleğinizde sevdiğiniz ve sevmediğiniz taraflar nelerdir?
Mesleğimde sevdiğim yönler; her zaman için aynı heyecanınızı yaşatması. Ayrıca sürekli yeni insanlar tanırız ve çok farlı renklere sahip arkadaşlarımız olur. Haritada elinizi attığınız her şehirde arkadaşlarımız vardır. Bu mükemmel bir duygu. Kurslarımız çok renkli ve hareketli geçer. Herkes birbirine alışır aynı ortamda yemek yiyip, vakit geçirmeyi öğreniriz. Bunun birde kötü tarafı vardır. Kurs sonu geldiğinde artık herkes ayrılacak ve farklı şehirlere gidecektir. Bu ayrılık işte bu işin sevmediğim tarafıdır.
Çalıştığınız süre içerisinde unutamadığınız bir anınız var mı, bizimle paylaşır mısınız?
Aslında unutamadığım çok fazla anım var. Çünkü her anım dolu dolu ve çok eğlenceli geçti. Bunlardan bir tanesi öğretmenlerimizden birinin doğum gününde ona kurduğumuz tuzaktır. 15 kişilik bir ekibin bir kişiye saldırmak için su balonlarına gıda boyalı rengârenk sular doldurduğunu, koli koli yumurta hazırladığını, ceplerine kadar un doldurduğunu, iki pasta alıp birini yüzüne yapıştırmaya hazırlandığını düşünün. Öğretmenimiz geldiğinde başına bir şey geleceğini biliyordu. Ama bu derece olduğunu tahmin edemezdi. Her şey başladığında kafanızın üzerinden son anda gecen yumurtaları, sırtınızda patlayan su balonlarını, gözünüze kaçan unları engellemeye çalışıyordunuz. Kafamızdan yumurtalar sarkıyordu. Rengârenk ıslanmıştık ama üzerimiz yapışan unlar yüzünden bembeyazdı. Üzerine birde pasta eklenince görüntünün rezaletliğini siz düşünün. Kimsenin güzel ve düzgün görünme kaygısı yoktu. Ortam herkesin olabileceği en doğal ortamdı. Tamamen samimiyet vardı ve herkes yere oturmuş nefeslenmeye çalışarak, birbirlerine bakıp kahkaha atıyordu. Bu duygu paha biçilemez. Birçok şeye de değişilmez.
Bu mesleği yapan veya yapacak olan kadınlara önerileriniz nelerdir?
Bana kulak verin! Bizler doğuştan gelen özel yeteneklere sahibiz. Sabrımız, acı eşiğimiz, içimizdeki güç çok büyük. Eğer istersek her şeyi yapabiliriz. Etrafımızdaki insanların enerjimizi düşürüp, motivasyonumuzu kırmasına izin verirsek o zaman yok oluruz. Kendinize güvenmediğiniz, içinizdeki ateşi ve cesareti hissedemediğiniz tek bir an bile olmasın. Her şey içerde başlar. Eğer birileri içinizdeki ateşi ve cesareti zayıflatıyorsa onlardan uzaklaşın. Siz bu dünyada başarılacak ne varsa başarabilirsiniz. Bunu sizden başkasının bilmesine gerek yok. İlk gökyüzüne çıktığınızda bu söylediklerimi anlayacaksınız. Yapmış olan herkes sıfırdan başladı. Tıpkı konuşmayı ve yürümeyi bilmeyen bir bebek gibi. Sadece inanın ve adım atın.
*Asonans Dergi 1.Sayısında yayımlanmıştır.