Yazan: Ülkü Menderes
Çocukken oynadığımız evcilik oyunlarından hatırlayacağınız üzere; toplumsal iş bölümü çoktan yapılmış ve bize düşense bunu, bir oyun gibi oynamak olmuştur. Yemek yapmak için babanın eve getireceği erzağı beklenmekten tutun da bozulan musluğun babaya söylenmesi gibi iş bölümlerini daha çocuk yaşta bu oyunlarla öğrendik. Genel çoğunluk olarak bakacak olursak; bu oyunların mesajını doğru kabul edip hayatına uygulayanlar yalnız değilken, bu öğretiyi kabul etmeyip kendi ayakları üzerinde duran kadınlar neden yalnız dersiniz? Kabul etmediğim için ben yalnızlığı tercih ediyorum ama toplumsal iş bölümüne razı gelmesek bile kabul etmek zorunda olduğumuz ve yoksunluğunu hissettiğimiz duygularımız da var elbette. Hadi dürüst olalım. Güçlü olmamız, kimseye muhtaç olmamamız demek mi? Neyin muhtaçlığı? Bizler de muhtaç olabiliriz. Ben bunu kabul ettim. Evet, muhtaç olabiliriz ama sorunumuz nerede başlıyor biliyor musunuz? Bu muhtaçlığı gösterememekte…
Peki; muhtaçlığını gösterebilen kadınlar neden daha kıymetli? Lütfen hemen taşlamaya başlamayın! Bu, kabul etmemiz gereken bir gerçek. “Kıymetli” kelimesini biraz açalım: Değerli, aranan, kabul gören vs. Bu muhtaçlığı göstermek acizlik mi? Cevabınızı duyar gibiyim. “Ben aciz değilim!”. Erkekler biraz aciz kadın seviyor olabilir. Sebebi ise hiç kusura bakmasınlar, hâlâ kas güçlerinin işe yarıyor olduğunu düşünmeleridir. Mutfaktan kavanoz kapağını açamadığı için seslenip yardım isteyen bir kadın, onlar için çok özeldir. Çünkü kadının o kavanozu açacak gücünün olmayışı, erkeğin gücüne muhtaç oluşu demektir ve bu erkeğin göğsünü kabartır. Patlamış ampulü değiştirmek, damlayan musluğu susturmak veya kopan bir kabloyu yenilemek için erkeğin eve gelmesini beklemek, bir tek bana mı saçma geliyor? Hey, erkekler! Ampul bile değiştiremeyen kadın mı istiyorsunuz? Neden? Bu kadar basit işler için, size ihtiyaç duyuyor olmamızdan daha aşağılayıcı bir durum var mı? Bıkmadınız mı aşağılanmaktan? Kadınların hayatında, daha değerli bir yer edinme vaktiniz gelmedi mi ve artık bunu fark etmeniz gerekmiyor mu?
Bu işleri kendi başına yapabilen kadınlar yalnız. Hoş, ben bundan çoğu zaman şikâyetçi değilim. Bakın yine muhtaçlığımı gizlemeye çalışıyorum. Siz yapmayın. Erkeklere güçlü kadınların da sevebileceğini, bizlerin de sevgiye, şefkate ve ilgiye her insan gibi ihtiyaç duyduğunu göstermemiz lazım. Lazımmış! Öyle diyorlar! Ben de bu eksiğimi yalnızlığımla yüzleştikçe fark ediyorum.
Kariyer, para, özgürlük…. Bizi güçlü yapan hangisi? Beceriksiz ya da aptal değiliz çok şükür. Kendi ayaklarımızın üzerinde duruyor ve ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılıyoruz. Maddi olarak bir erkeğe muhtaç değiliz. Sorumluluklarımızı biliyor ve sorumluluk almaktan korkmuyoruz. Ya cesaret? O da var. Tabii yerine göre. Çünkü mantık ve akıl hiç durmadan çalışıyor. Duygularımız çok da önemli değil. Çünkü onlar bizi güçsüz yapıyor. İşte kilit cevap burada: Duygular. Ah şu duygular… Kamufle etmeye çalıştığımız, kuyruğu hep dik tuttuğumuz duygularımız. Sevgin de aşkın da senin olsun, ben ona da muhtaç değilim! Hayır, bal gibi de muhtacım. Bir kavanozun kapağını kendim açabildiğim için duygusuz değilim. Kavanoz açma aleti var, onunla açıyorum. Bu da sana muhtaç değilim demek değil. Hoş, sen de bana muhtaçsın, hadi kabul et. Evet, sevgili hemcinslerim; her işimizi kendimiz yaparken sanırım kadınlığımızı unutuyoruz. Hayata çatık kaşlarla bakmaya başlıyoruz. Bir arkadaşım demişti; ben hiç gülümsemiyormuşum! Yahu, sokakta gezerken etrafa gülücük mü atayım? Ya da bir barda, kafede otururken herkese mavi boncuk mu dağıtayım? Çok soğuk bir kadınmışım. Nasıl sıcak olunur bilmiyorum ki! Ben bu işin içinden çıkamazken; arkadaşım, en azından kaşlarımı çatmadan durabileceğimi söyledi. Evet, bunu yapabilirim. Erkekler, çatık kaşlı kadınları sevmiyorlarmış canlarım. Benim kaşlarımın çatıklığının bir savunma mekanizması olduğunu ve bu savunma mekanizmasını geliştirme sebeplerimin başında kendilerinin geldiğini neden düşünemiyorlar?
Oldum olası nazlı ve şımarık olma şansım olmadı benim. Belki sizlerin arasında bu şansı yakalayanlar vardır. Küçük yaşlarda annemin saçımı okşamasından zevk alırdım ama büyüyünce bunu bir zayıflık olarak algılamaya başladım. Annemin gösterdiği sevgi bile benim dik duruşumu zedelerken, ben nasıl bir erkekten sevgi dilenebilirim ki? Dilenmek! İşte muhtaç olma halini gösteren kelime. Erkekler, bir kadının onlara ne kadar muhtaç olduğuyla doğru orantılı olarak sevgi gösteriyor. İşte tam da bu yüzden, biz güçlü kadınlar ya yalnız kalıyoruz ya da sorumluluk alamamış bir erkeği seçiyoruz. “Ben bunu adam ederim.” Yapmayın! Lütfen! İlişkinin veya evliliğin tüm sorumluluğunu üzerimize alıyoruz ve onlar düzelmiyor. “Nasılsa kadın her işi yapabiliyor.” diye kendilerini iyice bırakıyorlar. Hoş, aradıkları da bu değil miydi zaten? Onlara piyango gibi geliyoruz. Zaman geçince de yakınmaya başlıyoruz. Hiç sızlanmayalım. Böyle adamları, özellikle seçiyoruz.
Güçlü adam ve güçlü kadın birlikteliği de hayaldir mesela. Güçlü erkek, kontrol edeceği bir kadın arar ve gücünü, kadının muhtaçlığından alırmış. Israr ediyorum, kavanoz kapağını açmak için erkekten yardım istemeyeceğim. Erkeğin bana vermesi gerekenler, çok daha farklı olmalı. Onunla gülmeliyim, eğlenmeliyim, bir kitap ya da bir film hakkında konuşup tartışabilmeliyim. Hayatı paylaşabilmeliyim.
Bir erkek neden bilinçli bir kadın istemez ki? Onun da işine gelmez mi? Gelmez. Çünkü gelirse gücü devre dışı kalır. Bir kadını gücüyle, zekâsıyla elinde tutmak zorundadır. Bir erkeğin dikkatini dış görünüşümüzün seksiliğiyle çekebiliyorken, erkekten zekâsıyla bir kadının dikkatini çekmesini beklemek gerçekten ütopya mı olur?
“Biz kimseye muhtaç değiliz” sloganıyla yola devam etmek, kamufle ettiğimiz sevgi ve şefkat ihtiyacını baskılamaktır sevgili, güçlü kadınlar. Bizlerin de her kadın gibi bir partnere ihtiyacı var. Gücümüzü takdir edecek ve bu güçten kendine acizlik çıkartmayacak bir yol arkadaşı bulabilmek hayal olsa bile.
Yalnızlık mı yoksa kavanoz kapağı açmak için yardım istemek mi? Bazılarımız, tercihini kavanoz kapağını açmak için-yardım istemek olarak kullanabilir. Bu da sizin tercihiniz. Saygı duyarım.
*Asonans Dergi 5.Sayısında Yayımlanmıştır.